Diş sıkma ve diş gıcırdatma alışkanlığına günümüz toplumunda ne yazık ki sıklıkla rastlıyoruz. Özellikle şehir hayatında artan stres ve günlük koşuşturmaya bağlı olarak, bireyler farkında olmadan bu tip istenmeyen alışkanlıklar geliştirebiliyor, çoğunlukla da farkına varmıyor.

Öncelikle diş sıkma ve diş gıcırdatma alışkanlıklarını birbirinden ayırmak gerekir. Diş sıkma aktivitesi, ağızda herhangi öğütülmesi gereken bir yiyecek yok iken, alt ve üst dişlerin birbirine temas ettirilmesi ve/veya çiğneme kaslarının anlık kasılması olarak tanımlanabilir. Diş gıcırdatma aktivitesi ise, alt çenenin sağa/sola/öne/arkaya hareketleri ile üst çenedeki dişlere sürtünmesi olarak kabul edilir. Bu ayrımı özellikle vurgulamamızın sebebi, iki istenmeyen aktivitenin sonuçlarının da birbirinden farklı olmasından kaynaklanmaktadır.

İlk sırada belirttiğimiz diş sıkma alışkanlığı; baş/yüz bölgesinde ya da omuz/sırt bölgesinde sebebinin anlaşılamadığı ağrılar olarak kendisinifarkettirebilir. “Farkettirebilir” dememizin sebebi ise bu ağrıların her zaman ortaya çıkmaması ya da kişinin bu alışkanlığının farkında olmamasıdır.Bazı kişilerde bu tür ağrıların olmaması, diş sıkma alışkanlığının olmadığı ya da bahsedilen ağrıların hiç bir zaman gerçekleşmeyeceği anlamına gelmez. Bilindiği gibi her kişinin ağrı eşiği farklıdır ve aynı durum farklı kişilerde farklı sonuçlar ortaya çıkartabilir. Ağrı dışında diş sıkan bireylerde kulak çınlaması, kulaktan gelen “çıtırtı” ya da “kütleme” şikayetleri olabilir. Yüz bölgesinde aşırı kas aktivitelerine bağlı asimetrik yüz şekli ortaya çıkabilir. Bu şikayetler de yine diş sıkma alışkanlığının bir sonucu olabilir.

İkinci sırada belirttiğimiz diş gıcırdatma alışkanlığında ise bu rahatsızlığı farketmek diş sıkma alışkanlığına göre daha kolaydır. Diş gıcırdatma esnasında dişler arasındaki sürtünmeye bağlı olarak ses ortaya çıkar. Bu sesi genellikle aile fertleri ya da arkadaş çevresi farkeder. Aslında bu rahatsızlığa sahip birey ayna karşısında dişlerine bakarsa da dişlerini gıcırdattığını anlayabilir. Çünkü bu alışkanlık sonucunda dişlerde aşınmalar, dilde ve yanakta diş izleri gözlemlenebilir.

Peki ama diş sıkma/diş gıcırdatma alışkanlığı hangi sebeplerden dolayı ortaya çıkar?  Ulusal ve uluslararası bilimsel çalışmalarda belirtilen başlıca nedenler: Başta stres olmak üzere, uyku bozuklukları, psikolojik faktörler, beslenme alışkanlıkları, genetik faktörler, nörolojik rahatsızlıklar, çene yapısındaki bozukluklar, erken diş kayıpları, vücut postürü, gündelik hayattaki diğer alışkanlıklar sıralanabilir.

Yukarıda sıralanan etkenlere baktığınız zaman birçoğunu hayatınızdan tamamen çıkarmak mümkün olmayabilir. Çalışma koşulları, şehir trafiği, iş stresi gibi etkenler bu rahatsızlığın kendiliğinden ortaya çıkmasına sebep olmakta. Ancak! Güzel haber şu ki; rahatsızlığın etkenlerini ortadan kaldıramasanız da neden olacağı şikayetleri giderebilmek mümkün.Diş hekimliğinde diş sıkma/diş gıcırdatma alışkanlığının sonuçlarını ortadan kaldırmak için “oklüzal splint” adı verilen ve kişiye özgü üretilen ağız plakları uygulanmaktadır. Öncelikle bu tedaviyi yumuşak silikondan üretilen gece plaklarından ayırmak gerekir. Yumuşak gece plaklarının uzun dönem etkisi incelendiğinde, diş sıkma/diş gıcırdatma alışkanlığından kaynaklı rahatsızlıkların sonuçlarını ortadan kaldırmadığı ve hastaya çoğunlukla bir fayda sağlamadığı görülmektedir.Bu nedenle sert materyalden hazırlanan ve yaklaşık 45 dakikalık bir seansla hasta ağzına adapte edilen oklüzal splint, bu tedavinin altın kuralıdır.

Oklüzal splint tedavisi, diş sıkma/diş gıcırdatma alışkanlıklarında en önemli ve ilk olarak uygulanması gereken tedavi metodudur. Splint, uzman hekim tarafından dişlerinizin doğru kapanışına uygun olacak şekilde adapte edilir. Uygulama seansını takiben de belirli aralıklarla kontrol seanslarında plakta gerekli aşındırmalarla yeniden düzenlenmesi gerekir. Oklüzal splint tedavisi, uzun solukludur ve düzenli takip gerektirir. Bu tedavi, konusunda uzman hekim tarafından (Protez Uzmanı/Çene-Yüz Protez Uzmanı) doğru bir şekilde uygulanmadan,botoks ve akupunktur gibi alternatif tedavi seçeneklerine başlanması tercih edilmez.